NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
ابْنُ
الْمُثَنَّى
حَدَّثَنَا
يَحْيَى بْنُ
أَبِي
بُكَيْرٍ
حَدَّثَنَا شَيْبَانُ
عَنْ عَبْدِ
الْمَلِكِ
بْنِ عُمَيْرٍ
عَنْ أَبِي
سَلَمَةَ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
قَالَ قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
الْمُسْتَشَارُ
مُؤْتَمَنٌ
Ebu Hureyre'den (rivayet
edildiğine göre) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Kendisiyle
istişare edilen (yani bir mesele hakkında fikrini almak üzere kendisine başvurulan)
kimse güvenilen birisi (olmalı)dır."
İzah:
Tirmizî, zühd, edeb;
İbn Mâce. edeb; Darimî, siyer; Ahmed b. Hanbel, V, 274.
Tîbî'nin açıklamasına
göre bu hadis-i şerifte şunlara dikkat çekilmektedir. "Kendisiyle istişare
edilen kimse’nin emin olması ve fikrine müracaat eden kimseye bildiğini
dosdoğru söylemesi, onu aldatmaması ve istişare esnasında istişare eden kimsenin
dünyevî ve uhrevî meselelerde kendisine başvuran kimseye en doğru yolu
göstermesi üzerine düşen bir görevdir. Bu esnada kendisine müracaat eden
kişiye ait öğrenmiş olduğu sırlar kendisine verilen bir emanettir. Bunları
ifşa ederek ihanette bulunmamalıdır.